Kenan Fani Doğan

Kenan Fani Doğan

02 Nisan 2011

EKŞİ NARI YEMEYEN EŞŞEK

Zamanın birinde bir eşşek ülkenin birinde hükümdar imiş. Görünüşte hükümdarmış ama gerçekte başkaları adına hükmedermiş. Günahı söyleyenlerin boynuna, eşşeğin yuları katırların elindeymiş. Katır cemaati eşşeğe vekil ve nasp tayin ettikleri samur kürklü tilki kadı aracılığıyla eşşeğin iradesini ele geçirmişler imiş. Uzunca bir müddet bu böylece devam etmiş.

Derken bir gün eşşeğin eşşeklikleri artık çekilemez raddeye varmış. Hiç kimse eşşekçe bir yönetimden memnun olmadığı için ülkede karışıklıklar çıkmış. Her yer yakılıp-yıkılmış, yağmalanmış. Ülkede huzur kalmadığına hükmeden ahalinin çoğu göç etmiş. Şehirler boşalmış, vadiler ıssızlaşmış.

Geniş çayırların, münbit otlakların artık yegane sahibi olduklarını düşünen katırlar eşşeğin göstermelik hükümdarlığına gerek kalmadığı fikrinde birleşip eşşeği tasfiye etmeye karar vermişler. Vermesine vermişler ama nasıl yapacakları konusunda bir türlü yol bulamamışlar. Sonunda her zaman olduğu gibi samur kürklü tilki kadıya başvurup yardım istemişler.

Tilki; - Sizler eşşek soyu ile dayı-yeğen olursunuz. Bu akrabalık bağı değilmiydi ki sizleri gerçek iktidar sahibi kıldı.. Aynı hısımlık gelecekte de gerekebilir. Sizlerin eşşeğe bir fenalık yapmanız gözü açılmamış olanların gözünü açar. Bunun yerine eşşeğe kendi neslinden olan eşşek-arılarını musallat edinki aralarında birlik ve beraberlik bir daha avdet etmesin, diye yol göstermiş.

Eşşeklerin hısımları olan, eşşek soyundan pekte farkı bulunmayan katır soyu tilkinin hikmetli sözlerinden pay çıkarmışlar ve hemen eşşek-arılarına haber salmışlar. Yüksek makamlardan emir ve yetki alan eşşek-arılarından bir filo eşşeği saklandığı samanlıkta biraz da tilkinin medyumluğu sayesinde bulmuşlar ve direnmesine fırsat bırakmadan kanatlarının üzerine alarak uçurmuşlar. Eşşek, aşırı derecede yükseklik korkusu olduğu için düşmekten korkuyormuş. Korktuğu olmamış. Kendisini katırların emrettiği gibi kazasız-belasız bir şekilde ıssız bir yere indirmişler. Önüne bol miktarda eşşeklerin okuduğu kitaplardan, biraz da arpa ve saman yığmış, başına da nöbetçi dikmişler ve çekip gitmişler.

Eşşek kendini hükümdar sandığından olsa gerek hala rüyasından uyanamamış imiş. Olanların nedenini anlayamaz bir halde kendi kendine mırıldanır dururmuş. Başına ne geldiyse kendi hemcinslerinin eşşekliğinden geldiğine inanır, kendisinin de aynı eşşeklerden bir eşşek olduğunu nedense hatırlamaz yada hatırlamak istemezmiş.

Derken günler günleri kovalar, zaman durmadan akarmış. Tilki Kadı’nın seçtiği kitaplardan başkasını okuması yasak olan eşşek, gece-güdüz ara vermeden önüne yığılan kitapları okurmuş. Okuması zorunluymuş. Bazen katırların ileri gelenleri eşşeğin bulunduğu yere gelir verilen kitaplarla ilgili olarak kendisini imtihan ederlermiş. Derslerini aralıksız tamamlayan eşşek imtihanlarda aldığı aferinlerden son derece keyiflenir kendisinin büyüklüğüne olan inancı pekişirmiş.

Zamanla eşşekte daha da eşşekleşme alametleri zuhretmiş. Okuduğu kitapların etkisinde kalarak kendini dindarlığa adamış. Kitaplardan birinde eski zamanlarda adına Sumer denen coğrafyada din adamlarının hükümdar olup devlet yönettikleri yazılıymış. Bu bahsi çok seven ve benimseyen eşşek evliya olmaya karar vermiş. Zaten şaşaalı günlerinde kendisine evliyalıktan öte peygamberlik sıfatları da verilmiş imiş. İçten içe bu sahte yakıştırmalara inanarak kanıksamış bulunan eşşeğin evliyalığa eskiden beri meyli ve özentisi var imiş. Eviyalığa kendini iyice kaptıran eşşek kendini ibadete verip secdeden kalkmaz olmuş. Gece-gündüz tanrıya yalvarır kendisini evliyalara katmasını dilermiş. Sonuçta eşşeğin batıl beklentisi öyle bir hal almış ki kendini tanrıya beğendirmek için yedi iklimin, karıncaların, ağaçların ve tüm kadınların haklarını gözeten evliyalar evliyası sıfatını kendine uygun görmeye başlamış. Arasıra kendisini görmesine izin verilen sıpaları önünde 'ben daha önce dememişmiydim' diye başlayan cümlelerle olacakları önceden sezinlemiş edasına bürünür, keramet sahibi olduğunu hissetirmeye çalışırmış. Bir dönem için söylediklerine türlü hikmetler bile atfedilmiş. Eşşeğin eşşekce kerametleri, olanları henüz anlayamamış eşşekler arasında yankı bulur imiş.

Tanrı ise yukardan eşşeğin halini izlermiş. Eşşek haliyle kendisini kandırmaya çalışmasını eşşeğin yaradılış nedenleriyle uyumlu görüp eserinde bir gayri tabiilik olmadığını meleklerine izah edermiş. Eşşeğin yakarmaları üzerine kendisine bir ders vermeyi kararlaştıran tanrı, eşşeklerle ilgili meleğini evliya kılığında eşşeğin rüyasına girmekle görevlendirmiş. Eşşek uykudayken çıkagelen melek eşşeğe;

- Tanrı senin dileklerini kabul etti, yarın gün doğumuyla birlikte filanca tepeyi aşarak önüne çıkan dar patikayı izle. Hiç durmadan ve sapmadan yoluna devam et. İzleyeceğin yol seni evliyaların arasına götürecek. Evliyalara karışacaksın ve evliya olacaksın, demiş.

Eşşek uykudan uyanınca evliyanın söylediklerini hatırlamış ve yola koyulmuş. Günlerce durmadan dinlenmeden yol almış. Ne yol bitiyormuş ne de evliyalar ortaya çıkıyormuş. Eşşek bitkin ve inançlarını yitirmiş bir halde kurak bir çöle varmış imiş. Vardığı yerde yiyecek ot bitmediği gibi içecek su da yokmuş. Eşşek tam da umutsuzluğa düşmüş ve itikadı sarsılmışken uzakta bir vaha görünmüş. Gücünün son kırıntılarını harcayarak vahaya ulaşabilmiş. Uzaktan vaha gibi gözüken yerde sadece bir kaç tane nar ağacı varmış. Narın susuzluğunu giderebileceğini düşünen eşşek bir nar koparmış bir ısırımda narın yarısını mideye indirmiş. Fakat nar oldukça ekşiymiş. Eşşek kendince çok önemli olan midesinin ekşi narla harap olacağını sanmış ve narın öteki yarısını yemeden atmış. Üstüne bir de lanetler okumuş ve söylenmiş, yeniden yola koyulmuş. Tuttuğu yolun kendisini nereye götüreceğinden habersizmiş. Geri dönmeyi istermiş ama eşşekliğinden nasıl dönüleceğini bilemez haldeymiş. Kaderin kendisini mecbur ettiği yolda yürümeye devam etmekten başka çaresi yokmuş. Bir kaç gün daha yol aldıktan sonra yolunun üzerine tam da orta yere uzanmış bir deve çıkmış. Devenin her yanı eşşek arıları tarafından kaplanmış olduğundan yerde uzananın deve olduğunu güçlükle seçebilmiş imiş. Eşşek arıları deveyi bir tüyü dahi görünmemecesine kaplamış olduklarından eşşek önce devenin öldüğünü yada öldürüldüğünü sanmış. Semerini çıkararak eşşek arılarının üzerine sallamış ve arıları ürküterek kaçırtmaya çalışmış. Bu esnada sanki uykudaymış gibi hareketsiz duran deve yattığı yerden eşşeğe ismiyle seslenerek;

- Senmisin Eşşek? Diye sormuş.

Eşşek; - Gelenin ben olduğumu nereden biliyorsun?

Deve; - Allahı biliyorum da ondan, demiş..

Eşşeğin okuduğu din kitaplarından birinde 'Tanrıyı bilen herşeyi bilir' sözü yazılıymış. Tanrının ismini işiten eşşek kendi yakarmalarını ve evliyalara katılmak için yola çıktığını birden hatırlamış. İçinden, 'olur ya belki de yoluma çıkacak olan evliya buydu' diye düşünmüş. Evliyalığı kendisine alıkoyup eşşekçe haliyle bir de deveyi imtihan etmeye kalkışmış.

- Sayalımki sen Tanrının sevgili kulusun niçin eşşek arıları senin üstünü kapatmışken tanrı seni korumadı? Benden olmasaydı eşşek-arıları kaçmayacaktı. Semerimi sallayarak eşşek-arılarını ben kovdum.

Deve alaycı bakışlarla;

- Arıların hesabı arılardan sorulur eşşek! Seni kanatlarına alıp ıssızlık deryasında uçuranlar aynı eşşek-arıları değilmiydi? Narlığın kenarından geçerken nar yemeye kalktın. Susuzluğu en iyi gideren ekşi nardır. Oysa sen tanrı nimetinin kadrini bilemedin, tutup fırlattın. Murdar ettiğin yarım narın hesabı da senden sorulur.

Eşşek; - (Biraz da hata yapmış olma endişesiyle sormuş) Sen evliyamısın?

Deve; - Ben tanrıdan bir parçayım. Tanrıdan geldim tanrıya dönerim. Benim tek ayetli kitabımda bir tek cümle yazılıdır. İnancım tek cümlelik fizik yasasında gizlidir.

Eşşek; - Nedir senin bunca yüce tek ayetin?

Deve; - 'Herşey aslına dönecektir', şeklinde üç sözcüklü tek cümleli bir kitabım vardır. Bana başka emir iletilmemiştir ve başkaca hiçbir şey bilmem.

Eşşek, devenin evliyalardan olduğunu anlamış. Merak içerisinde kendi durumunun ne olacağını, deve gibi ermişlere karışıp karışamayacağını sormuş.

Deve; - Senin yücelmen için önce eşşekliğini kabul etmen gerekir. Sen aslına dönmeyi düşünmüyor hatta aslını küçümsüyorsun. Kendini doğurgan olmayan katır neslinden peydahlamaya çalıştığın tanrı katında yazılıdır. Oysa katır soyu senden güç almış, senden türemiştir. Katırların zulmünde senin de katkın vardır. Zorbalara suç ortağısın.

Bu sözler üzerine eşşek yine her zamanki eşşekliğiyle inkara yönelmiş, kendi erdemlerini ve evliyalığa ne kadar layık hatta yeterli olduğunu sıralamaya koyulmuş. Deveyi kandıracağını sanıyormuş.

Deve; - Kendi olmayan hiçbirşey olamaz. Aslına saygısı olmayanın hiç kimsenin katında saygınlığı olmaz. Sen kendi neslin için değil başkaları adına ve de şahsi düşlerin adına evliyalık tasarlıyorsun. Evliyalığı da hükümdar olmak için istiyorsun. Ermişlikle zorbalık bir arada olmaz. Yönetmek sevgi işidir, gönül işidir. Yönetimler zulüm egemen olmasın diye vardır. Rehberi tilki olanın icraatı yalan ve talandır. Hırsızlara şerik olanın ahaliyi yönetmeye hakkı yoktur. Tanrı katında eşşeklerin akıldan, iz'andan, vicdan ve merhamet gibi ulvi hissiyattan nasiplenmedikleri yazılıdır. Bu nedenle eşşek taifesine eşşek ismi uygun görülmüştür. Eşşekten evliya olmaz.

Bu sözleri işiten eşşek geçte olsa eşekliğini, dolayısıyla dileğinin kabul edilmediğini anlamış. Darısı henüz anlamamış olanların başına.

2006 / Stockholm

Hiç yorum yok :