Kenan Fani Doğan

Kenan Fani Doğan

02 Nisan 2011

İMAM SALİHA

Zamanın birinde köylerden birinin imamı senelik izine gidecek olmuş. Gitmeden önce köyün yaşlıları etrafına toplanmışlar ve demişlerki;
- İmam Efendi sen izne gidiyorsun, en az bir ay süreyle burada olmayacaksın, senin yokluğunda bize imamlık etmesi için kimi önerirsin? Malum ya ibadet farizamızı yerine getirmek için camiye bir imam lazım.

İmam biraz düşünüp taşındıktan sonra;
- İmamlık edecek kişinin kamil, arif ve salih bir insan olması gerekir demiş ve gitmiş.

İmam gittikten sonra yaşlılar köyün diğer erkeklerini de toplayarak köyde Kamil, Arif ve Salih olanı aramaya başlamışlar. Sağa koşuşturmuşlar, sola koşuşturmuşlar köyde bu isimde kimsecikler yok. Sonra ne yapacaklarını kara kara düşünmeye başlamışlar. Köyün gençlerinden biri öneride bulunmuş ve demişki;
- Köyümüzde ne Kamil bulabildik, ne Arif, ne de Salih, bunların hiçbiri yok ama köyümüzde Saliha isminde bir kadın var onu imam yapalım o zaman imam efendinin sözü yerine gelir.

Saliha denen kadın köyün kaşarlanmış kırığıymış. Hovarda bir kadın yani. Köyün bütün erkeklerini ayarttığından kadınların baskısıyla tecrit edilmiş imiş. Kimse açıktan hal hatırını sormaz, alenen misafirliğine gitmezmiş. Yaşlılar itiraz edecek olmuşlar ama başka çare yok. Elleri mecbur. İmamsız kalıp günaha girmektense Saliha'nın imamlığını kabullenmeyi yeğlemişler.

İhtiyar heyeti Saliha'nın evine yollanmış, kendisine meseleyi açmış, imam olmasını istediklerini belirtmişler. Saliha bu, cin gibi kadın. İmamlığın getireceği yararları düşünerekten teklifi hemen kabul etmiş.

- Siz gidin, ben öğlen namazında camide olurum diyerekten ihtiyarları yola vurmuş.

Öğle yaklaşınca vücut hatlarını gösteren bir fistan giymiş. Süslenip, püslenmiş. Başına da bir örtü örtmüş. Her zamanki alımlı yürüyüşünü daha da alımlılaştırarak camiye doğru yola koyulmuş. Camiye gelince bir de ne görsün. İmam gitmezden önce sekiz-on ihtiyarın gittiği camiye bütün köy doluşmuş. Namaz kılan kılmayan herkes camide. Öyleki caminin dışında ceketini serip namaz için bekleyenler bile varmış.

Saliha bekletmeden namaza durmuş. Secdeye giderken, herkesin gözü secde yerine Saliha'nın arkasındaymış. Saliha, hafifmeşrep ya oturak alemlerinde yanık sesle havalar okumasını öğrenmiş imiş. Duaları da fettanlık olsun diye şuh bir tarzda okuyunca cemaatten "ahhh, offf, şefaat yaresulellaaah, yandım allaaah" nidaları yükselirmiş. Bir ay müddetle bu böyle devam etmiş.

Derken imamın izin süresi dolmuş ve köye geri dönmüş. İmamı karşılamışlar, hoş-beşten sonra imama Saliha'yı vekaleten imam yaptıklarını anlatmışlar. Sonra da Saliha'nın imamlığa ehliyetli olup olmadığını ve ibadetlerinin kabul olunup olunmayacağını sormuşlar. İmam eski kulağı kesiklerdenmiş, anlayacağınız Saliha'nın gedikli müşterilerinden. Üstelik Saliha'nın bir ayağı candarma karakolundaymış. Mahzuru var dese Saliha'nın gazabına uğrayacak. Yok dese islamın açık hükmü var kadınlar imamlık yapamaz. Kem-küm etmiş, lafı dolaştırmış ama anlaşılır bir cevap verememiş.

O gün camiye hiç gitmeyen köyün sarhoşu da oradaymış. İmamın yanındakilere dönüp;
- Mı zonênîb in nımaj qebûl nibên ! (ben bu namazın kabul olmayacağını biliyordum) demiş.

12 Ekim 2006



 

Hiç yorum yok :