Kenan Fani Doğan

Kenan Fani Doğan

05 Mayıs 2011

Fırat isminin kökeni üzerine ek bilgiler..




‎(Deşifre edildiği güne kadar tartışma forumlarına "Diyar" mahlasıyla yazılar gönderen Hayri Başbuğ'u Rizgari Forum'da cevap veremez duruma düşürdüğüm yazılarımdan birini düzelterek malumat babından paylaşıyorum)

Fırat’la ilgili olarak belirttiğin Sumer dilindeki BU-RA-NU-NU formu “Varıt” iddiandan sağlıklıdır. Eski dile ait bir formun etimolojide önemli olduğunu kabul ederim. Hatta doğrulanırsa Akkad dilindeki PURATO formuna da ışık tutabilir ve Akkadların bu sözcüğü, ülkesini ele geçirdikleri Sumerlerden borçlandığını ortaya koyar.

Sumer dilinin bölgede yaşayan birçok dili etkilediği ve günümüzde Kürtçe, Farsça da dahil olmak üzere birçok dilde (özellikle bölge dillerinde) Sumerce sözcükler bulunduğu bir gerçektir. Fırat isminin Sumerceden gelmesi de mümkündür. Ancak bunu söyleyebilmek için, hangi dönem Sumer diline ait olduğunu ve ismin geçtiği dönemin kaç yılına tarihlendiğini bilmek gerekir. Eski dönem Sumer dilinin Hitit ve Luwi dilleri ile ilgisinin bulunduğunu biliyoruz. Günümüz Zazaki'sinde bile Sumer dilinden gelen sözcüklerin varlığını biliyoruz. Akkadca su ve su kökünden türetilmiş sözcükler Fırat'ı Akkad diliyle ilgilendirmemizi engelliyor.

Dönelim yine "Varıt" sözcüğüne. Varıt, lokal bir sözcüktür. Zazaki'de genel olarak kullanılan kelime "varon" formudur. Senin nerede kullanıldığına ilişkin tanıklığının ve zorlamanın bilimsel bir değeri yoktur.

Birincisi, kelime son derece sınırlı (ki ben Bingöl ve civarında işitmedim) bir kullanım alanına sahiptir.

İkinci husus, Sumer, Hitit, Luwi, Part ve Sogd dilleri Kirdki'nin terkibinde yer alan, dolayısıyla oluşumunda fonksiyonel dillerdir. Hepsi de Kirdkiden, Kurmanciden ve Farsçadan daha eskidirler. Çok eski dillere ait sözcükleri yeni dillerle açıklamaya çalışmak senin yaptığın gibi zorlamadır. Doğru olmadığı gibi, bilimsel de değildir.

Tanrı ismi olarak belirttiğin "Varuna" ise M.Ö. 14. yüzyılda, Mittanni ile Hitit devletleri arasında yapılan bir antlaşmada garantör ve şahit tanrılar arasında gösterilerek kayda geçmiştir. Bu tanrının adının geçtiği en eski belge, Anatolia'da, Hattusa (Hattuşaş-Boğazköy) kazılarında bulunmuştur. Bir barış antlaşması olan belgede, "Varuna", Mitra ve İndra adlı tanrılarla birlikte zikredilmektedir. İran mitolojisindeki ismi Zervan'dır. Hellen mitolojisinde Uranus Gaia ismiyle yer alır. Her iki mitolojide de bütün tanrıların en büyüğü ve yaratıcısıdır. Hintlilere ait vedalarda da en büyük tanrı olarak anılır. Hintlilerin mitolojik tasarımlarında İndra ile birlikte bir devin ağzından oluştuğu ileri sürülür. Kaldi ki Hint mitolojisinde senin bahsettiğin gibi deniz tanrısı olarak gösterilmemiştir. Önce gök tanrı -ve sonra su tanrı- olarak tasarımlanmıştır. Ölüler yargıçlığını Mitra ile beraber yaparlar. Diaus Pitar (tanrıların babası, Latince) ve Varuna olarak ikileştirildiğini, sonra bu iki tanrının Pragiapati adı altında birleştirildiğini biliyoruz.

İranlıların en büyük tanrısı Ahura'nın (Mazda) Varuna'dan türediği ileri sürülür. Ancak, Sanskrit dönemi vedalarında anlatılan bu bilgiler ile aynı tanrının vedalardan çok önce Anandolu'da bilindiği ve tapıldığı gerçeği, FIRAT'ın da ANATOLİA'da oluşu nedeniyle konumuz açısından ayrı bir öneme sahiptir.

Değerlendirmelerinde “yaygın sözcükler” yerine lokal kelimeleri tercih ediyor, tanrı isimlerini, tanrıların ait oldukları coğrafyayı, tapım gördükleri tarihi dönemleri, dönemlerin sıralanışını (kronolojik tasnifini) karanlıkta bırakan bilgiler kullanıyorsun. Tartışmayı uç noktalara çekme isteğine, gerçeğin büyük ve önemli kısmını özellikle dışlayan yaklaşımına isim bulamıyorum. Bu tavrın, siyasi temenni ile bilimi karıştırma kastından ileri gelmiyorsa bile eksiktir, dolayısıyla bilimsel bir çalışmaya esas teşkil edecek genişlikten, doğruluktan yoksundur.

Sonuç olarak, İrani dillerdeki su sözcüğü Luwi'ce su sözcüğüyle ilgilidir. Yine İrani dillerdeki yağmur, kar ve bulut sözcükleri Luwi dilindeki su sözcüğüyle ilgilidirler. Fırat sözcüğünün kendisi de daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi su sözcüğüyle ilgilidir.

Dikkatle incelendiğinde görülürki eski dönem Güneş tanrılarının ve baş tanrıların hemen hepsi aynı zamanda "su" tanrılarıdır. Bu tanrıların Güneş ve ışık özellikleri hükmetme ve adalet kavramlarıyla, su özellikleri ise doğa olaylarını düzenlemekle ilgilidir. "Varuna" adlı tanrının yine Mitra ve İndra ile birlikte Hitit, Luwi ve Mitanniler'e ilaveten bütün eski kültürlerde yaygın bir üçlü oluşturmuş olmaları bu gerçeği doğrular. Varuna'nın kendisi bile bir su tanrısıdır, deniz tanrısı değil, Makara adlı bir deniz canavarı üzerinde denizlerde dolaşır. Nitekim Hellen mitolojisinde, deniz-tanrı olan Poseidon'a değil, Uranus Gaia'ya ve Latinlerde de Diaus Pitar'a denk tutulmuştur. İran mitolojisindeki karşılığının ise Zervan olduğunu belirtelim. Senin dediğin şekilde "deniz tanrısı" olarak kabul etsek bile, bu önce suya işaret eder, yağmura değil. Unutma ki yağmurda sudur. Varuna-İndra-Mitra üçlüsünün tarihte bilinen en eski ve Anatolik (Mittanni Panteonu'ndaki) sıfatlarının Uruvanassel-İndar-Mitrassil olduklarını da bu arada ek bilgi olarak  not edelim.

Çolig ve Cebaxçor'a gelince, görüşlerin beni hiç ilgilendirmiyor. Varsa tarihi belgelerle, eski coğrafi bilgilerle ve haritalara dayalı belirlemelerinle ilgilenirim. Görüşlerin sana kalsın. Bu daha iyi olanıdır. Ben herkesin görüşünü ifade etmesine saygılı olmakla beraber bilimsel konularla (siyasi) görüşlerimin dümen suyunda ilgilenmiyorum.

2001 - Şubat

Hiç yorum yok :